31 Ekim 2015 Cumartesi

Cadılar Bayramı Yapbozu

Geçen neden gotik yapbozlar(puzzle demekten hoşlanmıyorum) yok, keşke devianart'da olanlardan yapılsa, kimse yapmıyorsa neden ben yapmıyorum? diye konuşuyorduk. Sonra dedim cidden ben neden kendime bir yapboz şirketi kurmuyorum. NHN yapbozları...adı bile hazır.

Sonra farkettim bugün 31 Ekim, cadılar bayramı. Fikrim geldi hemen, her cadılar bayramında holliday collection diye bir seri yayınlarım diye düşündüm. (Yalnız puzzle demem ama holliday collection ile bir problemim yok. Problem ile de bir sorunum yok....)
Şimdiden koleksiyonu hazırlayayım dedim ve sizler için aşağıdaki koleksiyonu hazırladım.

Buyrun nhn yapbozları gururla sunar; Hallowen collection

(İlk iki sıradaki benim favorilerim bu arada.)





http://sandara.deviantart.com/art/hades-and-persephone-2-210920648


Aloha

Eski asker, Bradley Cooper Hawaii'ye özel bir şirketin uydu sisteminin konuşlandırılmasını denetlemek için geri döner ve sonra olaylar olaylar... Adam gibi bir film incelemesi yazayım dedim ama ilk cümleyi tamamlamadan sıkıldım. Hayat çok saçma lan, uğraşamayacağım, içimden ne gelirse...

Ben bu tatili kendime film izleme tatili olarak atadım. Neden koskoca, 5 günlük tatili böyle geçirdiğime gelirsek çok acıklı bir hikaye. Nihan bir perşembe sabahı yataktan kalktığında kendini grip olarak bulur. Tüm tatili de battaniye altında mandalina yiyerek geçirir. Zaten son zamanlarda çok şey yemektedir, acaba son zamanlarda neden bu kadar çok şey yemektedir? Tabii ki bunlar bu yazının konusu değil. Konu film. Ama filme geçmek istemiyorum. Neden? Çünkü ben bu filmden hiçbir şey anlamadım. Hasta olduğum için falan değil, gerçekten ne anlatmaya çalıştığı konusunda hiçbir fikrim yok. Onun için film kötü, film iyi dahi diyemiyorum. Ben filmi takip edemedim, sanki bir sürü fotograf arka arkaya sıralanmış, bütünlük yok gibiydi. Ayrıca Rachel McAdams filmde ne ayak, onu da hiç anlamadım.  Bradley Cooper izlerken de geriliyorum zaten, çok cool, böyle mükemmel bir adammış gibi geliyor, sanki bir şekilde karşıma çıksa elim ayağıma dolaşır, konuşamam gibi. Tüm filmi Emma Stone'a eğlensem mi, Bradley'i görünce hazır ola mı geçsem karmaşasında geçirdiğimden mi anlamadım acaba?

Neyse işte, sanki hem romantik olsun, azıcık dram, azıcık komedi, azıcık da eski askerli film tadı falan filan derken herşey karman çorman olmuş. İzlerken o kadar zorlandım ki. Film tek artısı Emma Stone'du benim için. Ben onu izlerken hep çok eğleniyorum, garip bir enerjisi var. Onun hatırına kapatamadım. Yoksa sonu gelmezdi bu filmin.

Ha bir de Hawaii çok güzelmiş, gitsek mi?

Ben filmi anlatamadım, merak ediyorsanız aşağıda trailer koydum, izleyiverin.

29 Ekim 2015 Perşembe

The DUFF

Blogdaki ilk film incelemesini bu filmle yapmak tarafımca pek hoş karşılanmasa da, n'apalım böyle dek geldi.

İzlemeye başlamamdaki tek sebep Mae Whitman'dı. (Kendisine Parenthood'dan beri hayranım. Tamam, tamam hayranlık biraz abartılı bir kelime oldu düzeltiyorum; hayran değilim ama ne bileyim, böyle arkadaş olsak çok iyi anlaşırmışız gibi geliyor. Sevimli, eğlenceli, kafa bir kızcağız gibi görünüyor gözüme.)

Filmle ilgili olumsuz önyargınızı oluşturduktan sonra, filme geçebilirim. Film, Kody Keplinger'in aynı adlı kitabının uyarlaması imiş. Hikaye lisede geçiyor ve esas kızımız iki güzel kız arkadaşının yanındaki çirkin, şişko arkadaş olduğunu öğreniyor ve tüm dünyası yıkılıyor. Sporcu komşunun oğlu, sevimli, zeki, çalışkan kızımıza DUFF diyor. DUFF'da Designated Ugly Fat Friend'in kısaltması imiş. Bizdeki hafif kilolu Merve işte.

Biraz One Tree Hill'deki Haley ve Nathan hikayesi,(Peyton ve Brooke yanındaki Haley), biraz Glee ortamı, okul gazetesi, siber aşağılama, pizza odaklı depresyon, ders çalışırken aşık olma (amanın, sipoylir verdim!?) biraz ondan biraz bundan...böyle tam bir high school themed popcorn movie(bunun türkçesi ne ola ki?)

Siz şişko ve çirkinden ne anlıyorsunuz acaba, sağdakinin neresi DUFF???
Şimdi gelelim filmin bendeki etkisine. Ben hiçbir zaman DUFF olmadım. Tamam çirkin ve şişko olabilirim ama asla ulaşılabilir değildim, insanlar korkuyorlar genelde benden. O sebeple o duyguyu bilmiyorum. İkincisi ders çalışırken aşık olunmaz, geçelim onu, şişko ve çirkin isen istersen popüler çocuğa matematik olimpiyatlarını kazandır, o çocuk sana bakmaz. O sebeple o kısmına da takılmadım, ben o hikayeyi 7 sezon izledim, etkilenmiyorum artık. Takıldığım tek nokta ise pizza sahnesi oldu. Aman yarabbi, ben yıllardır depresyondaymışım ya!

Ha bir de ormanın içindeki o kaya var. Böyle filmlerde insanların gizli bir yeri oluyor ya, genelde ormanın içinde. Moralleri bozuk olduğunda falan gittikleri, kimsenin olmadığı, ıssız ama güvenli... Ben de ondan istiyorum, neden bizim de gidip tüm insanlardan saklanabileceğimiz güvenli ve ıssız bir noktamız yok. Issız olan heryer bu şehirde neden tekinsiz ha neden? Valla boyfirendimi götürmeyeceğim, bir başıma gideceğim, n'olur ben de bir ıssız ama güvenli bölge istiyorum şehirde kendime lütfen, lütfen, lütfen...



Mae Whitman hatırına izledim, böyle işten gelip yorgun argın, beynin hiçbir şey kaldırmazken vakit geçsin diye izlenecek bir film. Yukarıda yazdıklarıma çok da takılmadan, idare eder bir popcorn filmi idi diyebilirim.

28 Ekim 2015 Çarşamba

And you tried to change, didn't you?


I already let you fall once...

Yeniden...

Sen daha yazı yazmayı öğrenmeden önce bile bir yazardın. Yazar olmak için kaleme kağıda ihtiyacın yok. Kalem kağıda değmeden önce de sen bir yazardın. Kurduğun tüm o hikayeleri hatırla. Kafanın içindeki masalları, kendine uydurduğun öyküleri hatırla. Kimse sana gece yatmadan önce masal okumadı ki. Sen kendi kendini, kendi yazdığın masallarınla uyuturdun. Unutma sen daha okumayı sökmeden önce bir yazardın. Şimdi de eline kalem kağıt alıp yazmıyorsun diye eksik kaldığını mı sanıyorsun? Dışarıda yazmıyorsun diye kafanın içinde de mi yazmıyorsun? Hatırla, sen bir yazar olarak doğdun. Sen kafandaki öykülerine bağlısın. Senin gerçekliğin orada, senin hikayelerinde, öykülerinde. Senin hikayelerin kafanın içinde. Senin gerçeğin yok. Kimsenin seni anlamasını bekleme. Sen bu yüzden farklısın.